25 Şubat 2009 Çarşamba

Unutulmak ne acı dertli dertli çal kemancı

Bazılarına şaşıyorum, bi zaman geliyorlar yalnızlıktan şikayet ediyorlar; hiç kimsenin yanlarından olmadığından ve unutulmaktan bahsediyorlar. Ama bir zaman sonra hayatın içine öyle bir dalıyorlarki kendileri sizi bile unutuyorlar...

Yalnızlık böyle birşey olsa gerek paylaşıldığı zaman yok oluyor hatta zihinlerden bile siliniyor. Paylaşılmayan tek şey olduğunu duymuştumda bu yalnızlığın böyle içki gibi ayılınca geçmişi unutturduğunu bilmiyordum. Hoş insanlar zor durumlarında yada moralleri bozuk olduğunda sizi hatırlıyorlarsa sizde bi sorun var demektir hani benim güzin abla gibi olma durumum yok cinsiyetim ve başka sebeplerden ötürü ama bu ilginçlik karşısında sessiz kalamadım. Böyle yapanlar bu satırları belki hiç okumayacaklardır ama kimbilir okuyanlar için bir mesaj niteliği taşır...

Hayat böyle işte eski bir şarkıdaki gibi unutulmak ne acı dertli dertli çal kemancı.
Durumu daha fazla acitaston etmek istemiyorum bu nedenle bu kadarı yeter sanırım bi kaç gündür yazmıyordum bizim garip blogcuk yetim yalnız kalmıştı bu en azından bi kaç gün olsun onu idare eder...

Balık


Büyük balık küçük balığı yer derler; aslında demezler öyledir; hayvalar aleminde böyle bir durum vardır güçsüz olan güçlü olana yem olmak zorundadır. Güçsüzsen hep korunmalısındır, kaçmalısındır veya uyanık olmalısındır işte. Hayvanlar işte bi alemler...

İnsanlar içinde durum pek farklı değil aslında heleki şu zamanda durum onları bile gçeti diyebiliriz hadi hayvanlar aç kalınca filan bu vahşiliği, insanoğlu öylemi zevk için neler yapmıyor bizi ayıran fark bu olmalı biz daha vahşiyiz aslında, siz hiç annesini öldüren bi aslan filan gördünüzmü ben hiç görmedi aslında ben hiç gerçek bi aslanda görmedim nebiliyim belkide hiç gerçek insanda görmemiş olabilirim aynada bile...

Her insan kendine göre biraz güçlüdür yani en azından biraz büyük balıklara yem olamayacak kadar ama bazen durum öyle bir durum alıyorki bazıları senin ne kadar güçlü olduğunu sınamak istiyorlar bu ya seni yem yapmak veya seninle birlikte bi sürü oluşturmak amaçlı olabiliyor sonuçta sürüye zayıf birini almak pek mantıklı değil...

Bazen bende başka balıklar ile karşılaşıyorum hayatta bazıları yem yapmak istiyorlar bazıları ise oluşturacakları sürüye üye arıyorlar... Benise ilgiç bir yöntemim var başka balıklara kendimi o kadar aciz güçsüz gösteriyorumki beni yem sansınlar yada yemeye layık görmesinler diye bu belki biraz alçakça bir durum ama genelde işe yaramıştır kendini zayıf gösterirsin karşındaki sana taarruza davranır ve çok önemsemez seni sen sadece basit bir avsındır işi iyice ilerletir yanına sokululur olabilidiğince öldürücü hamleyi yapacaktır ama bir bakarki sen o kadarda güçsüz değilsindir sana dişini gçieremez ve sen taarruza geçersin ve bu durumda avcı av durumuna düşer, ava giderken avlanma misali...

Veya karşındaki seni önemsemez senin hiç bir işe yaramadığını düşünerek, bırak onlar öyle düşünsün sen kendinin ne olduğunu biliyorsan kimin ne düşündüğü önemli değildir. Sen sadece kendini ezdir me bilinmelidirki şu hayatta öyle yada böyle sıra gelir...

Benim aradığım ise seni balık olarak görmeyen biri yada en azından yemek istemiyen insanlar, her insan belli zamanlarda zayıf olabilir güçsüz olabilir, zayıf olmak derken kişilik yönündeki zayıflıktan bahsetmiyorum elbet hayata karşı verilen mücadeledeki kaderle alakalı olan zayıflıktan bahsediyorum. Sonuçta herkes bi an bile olsa zayıf düşebilir o an için sürekli arkanı kollamak pekde iyi birşey olmasa gerek bu bakımdan yol arkadaşı seçerken dikkatli olmak gerktiği düşüncesindeyim.

Bu nedenle herkese sayıf yönlerini değilde güçlü olan taraflarını görebilen sevebilen dostlar, sevgililer diliyorum...

20 Şubat 2009 Cuma

Aşk Herşeyi Affedermi?





Çok üzgünüm istemeden
Seni dün gece aldattım
Kim oldığu mühim değil
Sana bağlanmaktan kaçtım

Çok üzgünüm istemeden
Bir bakışa aldandım
İnan bana bütün sabah
Pişmanlıktan ağladım

Aşk herşeyi affeder mi
Dersin zamanla geçer mi
Güzel günlerin hatrına
Aşk herşeyi affeder mi

Oldukça eski bir şarkı; bir kaç gün önce radyoda karşılaştım ama bu sefer farklı birileri söylüyordu birileri diuyorum çünkü bir grup söylüyor olmalı yani en azından farklı farklı sesler içierdiğinde parça ben öyle düşündüm her neyse konumuz kimin veya kimlerin söylediği değil biz şimdi asıl konumuza dönelim. Şarkı ile aklıma bir düşünce takıldı acaba gerçekten aşk herşeyi affedermi?

Sonra öyle düşüncelere daldım gittim kendimi aldatılan insan yerine koydum; şarkının sözlerine baktım biri diyorki çok üzgünüm istemeden seni dün gece aldattım birden kendimi oha derken buldum bulunduğum o anda ternde yolculuk yaptığımdan biraz tuhaf kaçtı bu durum ama biraz zorda olsa durumu toparlamam uzun sürmedi sadece insanların yüzlerindeki şaşkın ifadeyi değiştirmeyi başaramdım. Herneyse oha demiştim en son evet oha yani sen git bi şeyine yani nefsine sahip olama git elin herifi ile yat sonra çok üzgünüm istemeden oldu diye ağla o ne ala memleket, yani aşk filan tamam güzel olay ama şimdi durup dururken o boynuzları takmanında alemi yok. Dedim ben kimsenin yerine filan koymayım kendimi şimdi boynuz filan derken olay farklı boyutlara uzanmasın...

Yani aşkın prensibine aykırı bi olay varken böyle aldatmak gibi affetmekten baksetmek kadar absürd bişey olamaz. Biz sanırım amerikan filimlerini izleye izleye artık aşkın anlamınıda yitirmeye başladık en sonunda aşkıda bozduk ya artık nediyim. Zaten anlamadım gitti en romantik filimde bile cinsel temalar olmasa olmayacak sanki tamam cinsellik hayatın gerçeği ama şimdi tutupte her gerçeği filimlere sokarsanız ortaya filim yerine başka şeyler çıkar zaten insanlar neden kendi hayatlarında olan şeyleri filim diye izlerler onuda anlamış değilim bence filim dediğin benim sahip olamadığım şeyleri yani hayallerimi veya hiç dşünemediğim şeyleri içermeli yoksa ben zaten hergün yaşıyorum onları benim hayatım filim olmuş gitmiş...

Konuyu çok fazla dağıttığımın farkındayım toparlamak epey zor olacak, aşkın kutsallığımda filan bahsedecek değilim, aşkın herşeyi affedeceğinden bahsediliyorsa zateb aşk ölmüştür haydi cenaze namazına er kişi niyetine...

19 Şubat 2009 Perşembe

Şizofren



Şizofren

Hayal etmek, güzel şeyleri, geleceği, seni...

Bazen öyle hayallere dalıyorum ki gerçekleşmesi mümkün olmayan; içime binlerce umut salan bu dünyaya ait ama benim dünyamda olamayacak kadar büyük... İçinde koskoca bir hayal kırıklığının tohumunu taşıyan ve beni her seferinde aptalca durumlara düşüren...

Hayal kurmak güzeldir elbet ama içinde küçücük bir ihtimal bile bulunmayan bir hayali yaşamaya çalışmak ne kadar boşuna bir iş ne kadar beyhude. Boşuna olsa yine iyi çünkü peşinde getirdiği duygular boş verilecek derecede hisler bırakmıyor insanın içinde. Şizofrence yaşanan bu hayal dünyasında ömür devam ettirmek artık o kadar zor geliyor ki içinde düştüğüm bu durum bazen nefes alacak hal bile bırakmıyor.

14 Şubat 2009 Cumartesi

Sevgililer günü






Bugün sevgililer günü, her zamanki gibi bir gün işte; soğuk bir şubat günü, ayın ortası o kadar... Bugünü adına alalede, boş, anlamsız ve şimdi aklımda gelmeyen bir kaç daha kelimeden başka birşey yok. Ve birde yalnızlık var onu unutmamak lazım, aslında onu hiç unutmadımki.. Aslında şubatın ondördü hiç bir zaman bir değer taşımadı ki bu kez değeri olsun ve öyle sanıyorumki bundan sonraki ondört şubatlarında şimdikinden bir farkı olmayacak...
Sevgililer gününü kutlayamıyorum; çünkü biz hiç sevgili olamadık, şu kısa hayatta sadece bir kaç kez kesişti yollarımız o kadar. Sen benim bütün hayatım oldun bense sadece bir kaç dakikan... Oysa o kadar çok hayalim vardı ki; şu hayatta senle yapılabilecek güzel olan ne varsa...
Oysa bu hayat hayalle geçmiyormuş bunu senden öğrendim; birde hazır olmayan bende bi bu varmış başka bir şey yokmuş bunu da zamandan öğrendim...

Yinede sevgililer günün kutlu olsun ve dilerimki her kimi seviyorsan onunla mutlu olursun...

11 Şubat 2009 Çarşamba

Bir pc msn ye neden girmez?

Bizim emektar pc geçenlerde yine ayvayı yedi, benim haşin kullanımıma dayanamayarak ihtihar etti desem daha doğru olacak... Aslında öyle abuk sabulk sitelerede girmem ama ayda bi kere bi abdest aldırmak gerekiyor bizim ihtiyara. İhtiyar dedim kendine şimdi yine alıncak belkide yarın açılmayacak ama gerçekleri saklamamın gereği yok hem ne öle bi götü boklu pc ye yalakalıkmı edeceğim. Gerçi çok işimizi gördü muzik dinledik, film izledik filan çöpçatanlık bile etti bize o kadarda hakkını yememek lazım...
Pc ayvayı yedi demiştim, bu durumda yapılcak tek bi şey kalıyor tekrar windows kurmak, tamam kuralım o problem diil iyi güzel kurduk ama bizim pc bilmem ne sitesine giriyor, muzik çalıyor film gösteriyor ama msn ye girmiyor, internet bağlı, msn messenger kurulu, kullanıcı adı doğru şifre doğru, live bağlantısıda var iyide bizim pc neden girmez msn ye verir hata deli olmak elde diil. Ve derken gözüm bişeye takıldı bizim pcnin tarihi yanlışmış tarih 2 sene 1 ay 2 gün geri kaymış, tarihi düzeltince msn ye girmeye başladı o an işte bir ışık yandı beynimde kaç watt olduğunu okuyamadım üzügünüm dedim bunu yazayım bizim blogcuka belki birileri okurda lazım olur...

Neyse size bu tarih olayı ile ilgili bi şey daha diyiyim eğerki pc nizin tarihini 01.01.2005 yaparsanız deepfreeze deaktif oluyor... Eğerki kurarda kaldırmassanız lazım olur...

İnternet

Son bir kaç aydır devam eden işsizlik sürecimde zaman geçirmek için boş zamanlarda bir arkadaşın internet kafesine gidiyorum, birazda yardımcı olmak için. Boş zaman dedim de aslında şu durumda zamanımın çoğu boş... Cümle içindeki boş zaman deyiminin gereksiz olduğunu şimdi düşünsemde kaldırmayı istemedim,.
Arkadaşın işe gittiği vakitlerde ben duruyorum kafede, çocuklara ödev filan yapıyoruz işte bu arada okula biteli ne kadar zaman geçmiş, çocukların ödevlerine bakıyorumda herbiri birbirinden ilginç, yapılmasıda bi hayli güç, bazen zorlanıyorum, google yardımıma koşuyor iyiki varsın google ve wikipedi...
Bazen ilginç olaylar gelmiyor diil başıma mesela geçenlerde bir gün adamın biri geldi, aceleyle bir girişi vardı kapıdan bişeyler mırıldana mırıldana; yanıma yanaştı; hülya bilmemne buraya geliyormu diye sordu. Bi an şaşırdım irkilerek ben gelenlere ismini sormuyorum dedim sonra bana bahsettiği bayanı tarif etti, yok bilmiyorum neyse dedim kardeşim kim bu hülya ? Adam demezmi eşim diye? Dedim hapı yuttuk bu adamın karısı evden kaçtı karısının aşığını filan arıyor, yok yani adamıda tanımam karısını da ama hergün gazetelerde öyle haberler görüyoruzki ister istemez insan tırsıyor... Sonra adam öyle bişiey demeden gitti bense arkasından öyle bakakaldım ne tuhafi diilmi adamın biri internet kafede karısını arıyor?

8 Şubat 2009 Pazar

İnsanlar üzerine

Bilmiyorum neden; bazıları hep giderler en güvenilmeyecek insanlara güvenirler ama; tuhaftır ki güvenilcek insanlara da güvenmezler... Belki de güvenilirlere güvenilmemelidir ben yanlış biliyorumdur, yanlışi öğrenmişimdir yanlış düşünmüşümdür... Zaten son zamanlarda pek çok şeyi sorgulamaya başladım şu hayatta ne varsa sorgulanabilecek... Bildiğim birçok doğrunun aslında doğru olmadığını, benim öyle düşündüğümü, yanlışlar üzerine kurduğumu anladım hayatı...
En basitinden aşk, sevgi ve bunun gibi şeylerin aslında olmadığını, kendi içimde yaşadığım hayat içinde, kendime göre kurduğum şeyler olduklarını bunun dışında olmadıkları gerçeği var önümde. Sorun içimdekileri dışarı çıkarmamakta değil elbet sorun dışarda olan hayatın istediklerinde, hayat, insanlar aşk, sevgi veya herneyse onu istemiyorsa, ne düşündüklerinin doğru yanı kalıyor nede yaptıklarının...
Doğruluk, dürüslük denen şeylerinde aslında doğru olmadığını anlamamda uzun sürmedi, develi dikenli cümleler kurmak istemiyorum burda ama ne yazıkki öyle... Ben söylemesemde bu hep böyleydi ve korkarımki böyle kalacak...

Eskiden hep düşünürdüm; doğrular doğru olmaktan çıktığı zaman ve doğrular doğru olmaktan vazgeçtikleri zaman ne olur diye; ama ben boşuna düşünüyormuşum zaten hepsi olmuşlar... Bende mi öyle olmalıyım bilmiyorum ama bazen istesemde olamıyorum sanırım sorun bende doktoramı gitsem ne...

5 Şubat 2009 Perşembe

Çivisi çıkmış dünya



Bir söz vardır dünyanın çivisi çıkmış diye bunu bugün bir kez daha anladım...
Bunu başıma gelen bir olay neticesinde filan değil günlük gazetelerden, aile içi cinayetlerden tacizlerden ve bilimum kötü olabilecek ne haber varsa onlar vasıtasıyla tekrar hatırladım. Hep uzakta gibi gelsede bize bu tür şeyler aslında çok uzakta diil hemen yanıbaşımızda belkide kimilerimizin hayatındalar. Ama kötü dedik ya bizde kötü şeyler saklanır, istenmez yada artık o kadar çok umursamaz olduk ki bundan ötürü bu habersizlik...

Bu aralar o kadar kötü ki dünya; krizle gelen işsizlik, parasızlık ve bereberinde tükenen umutlar.. Artık karamsar olmamalıyım diyorum kendime ama bunun aksini yapabilmek için gerekli ortam ne yazıkki hiç olmuyor evet her insan umudunu içinde taşır ama zaten sorun bunu ortaya çıkarabilmekte. Umut dediğin şey şu aralar o kadar zor bulunuyorki ipin ucu bir gelse hiç bırakmayacağım da aslında şimdiye kadarki tüm iplerin ucu vardı sonu olmayınca ipin ucuda bi işe yaramıyormuş böyle bir durumda olunca insanın hayatında o aradığın umudu hiç bulamıyorsun işte...

Durumu çok fazlada acitasyona çevirmek istemiyorum aslında, her ne olursa olsun her insan güçlüdür sorun sadece bu gücü kullanabilmekte kimbilir o da ortama bağlıdır veya bir mucizeye bakar hepsi...

4 Şubat 2009 Çarşamba

Yazmak üstüne...

Bu aralar herkes yazmak veya yazmamak üstüne bişeyler karalıyor; yazdıkça yaşadığından bahsedenlerden tut, yazmayınca nefes alamadıklarını söyleyenlere kadar. Bunun gibi birçok bahane var ama hepsinin vermek istediği mesaj aynı. Kimisi ise yazmıyacakmış ama dayanamamış ondan yazmış felan fişmekan...
Bende yazmayacağım dedim geçen bir gün, kafam attı işte birine birilerine, dedim yazmıyacağım... Aslında herşey çok güzeldi, nefes filan da alıyordum gayet güzel ama gelgelim içimdeki şu lanet olası obsesif kompülsif denen melet beni yine yazmaya çağırdı, duramadım işte... Neden yazdığımı anlayabiliyorum artık; benim için yazmak bir takıntı...
Ocakta yemek unutmuş gibi bir his duyar ya insan yada evden çıkarken kapıyı kilitleyip kitlemediğinden emin olmassında defalarca geri dönüp kapıyı kontrol edersin işte öyle birşey işte, sanırım biraz paranoyakça bir durum bu zaten tıp dünyasıda hastalık olarak nitelendiriyor...
neyse çok uzatmaya gerek yok saçma bir konuydu yazmayı unuttummu ne?