3 Aralık 2009 Perşembe

isimsizzzz

İste böyle gideceksin salına salına ardına baka baka kimi bekliyorsunda ardına bakıyorsunda demezlermi adama!

Sen bir Gurursuzu Sevmedin ki Güzelim Gelsin Ardından, O Asilce Sevdi ve Asilce Gitti...

Yaptıgını çekeceğinden kuşkun mu vardıda şimdi elem içinde aglarsın görünen köy misalı varmıydı gerek klavuza şimdi yerli yersiz aglama vaktidir. Çevrene ne yapacagım diye sorma vaktidir. Alacağın cevabı ben söyleyeyim güzelim Bilmiyorum diyecekler kimin gücü yeterki zamani geri çevirmeye öyleyse sen sadece suymayı dene ilk gittiğin gibi güçlü sansınlar seni bu beni daha mutlu eder bir çaresizimi sevmişim dememem için sen öyle olmasanda ve ben bilsemde sen güçlüymüş gibi yap şimdi Hoşcakal deme zamanı amma sen hoşçakalmayı hak etmiyorsun sevmenin ve sevilmenin hakkını verebilenindir O!

Sana sölenebilecek tek bir sözüm var bu ömrü ve sevgiye hasret mecnun misali yaşaman dilegiyle ..

8 Ağustos 2009 Cumartesi

Özür dilerim

Verdiğim tüm rahatsızlık için özür dilerim.
Kusura bakma!
Birşey söylemene gerek yok.
Arkama bile bakmam çeker giderim...

İnsan haksızsa başına gelenler için birşey söylemesine gerek yoktur tabi yüzsüz olmadığı müddetçe. Feryada, figana gerek yok, kendin ettin kendin bulduysan; susmak en anlamlısıdır.
Susuyorum, artık ses yok...

20 Temmuz 2009 Pazartesi

Unutmak unutmamak...

Sanırım son haddine geldim içimdeki bu melankolik halin, yazacak şey gelmiyor aklıma...
Unuttum deyipte aslında unutamamış olmak, sırf başkalarına zayıf görünmemek için rol yapmaktan başka birşey değil. Ama birşeyi birine kırk kere söylerseniz öyle olurmuş ya belki de ondandır defalarca unuttum demek insanı bu sahte halden birazcık gerceğe ulaştırır gibi oluyor. Belkide kendine kandırmaktan başka birşey değildir yada ne bileyim öyle birşey...

19 Temmuz 2009 Pazar

Ex durumları

Bir arkadaş bayadır yazmıyorsun öldün sandım demiş, ona sesleniyorum buradan ölmedim daha, en azından nefes filan alıyorum yaşam belirtileri var yani, geneli fotosentezlede geçse de, bitkisel bir hayatta olsa var işte bişeyler kendi çapında...

Aklımda ölmemi filanmı istedi diye geçmiyor değil, Allah'ım bir kiralık katilmi var yok sa peşimde. :)


Hani ölmek filan sorun değilde bunun hesabı var, kitabı var, sırat köprüsü var, cenneti var, cehennemi var sen git kardeşim sonra gel şimdi hazır değilim dermişim... :)

Maraz...

Bazen insanların hayatlarına çok müdahale ediyorum galiba. Bırak ne halleri varsa görsünler diyorum ama içimde zaptedemediğim şu herşeye maydanoz olma hissi yokmu duramıyorum işte ne yapayım.
Hadi iyilik olsun diye yapıyorum herşeyi ama herkes iyilikten anlamıyor ki. Hani demişler ya iyilikten maraz doğar işte böyle oluyor genelde... Bırak ne halleri varsa görsünler diyorum ama işte olmuyor...

Hayırlı Kandiller


Öyle süslü kelimeler dökmeye hiç mecalim yok sadace bu mubarek geceyi boş geçirmemek gerekli diye düşünüyorum. En azından iç hesaplama yapmak lazım.
Hayırlı kandiller.
İhşallah bizim miracımıza vesile olur dualarımız...

26 Mayıs 2009 Salı

Hayırlısı olsun...

Hayırlısı olsun, hayırlısı oldu; bir kerede benim istediğim olsa...


Başına ne gelse hayırlısı olsun demekten başka birşey yapamıyorsan, olaylar senin istediğin şekilde değilde hep o dediğin hayır dairesinde dolanıp duruyorsa sorun yaptığın iştemi yoksa sendemi?

Hiç hayırlı bir işin yokmudur senin kardeşim, neye elini attıysan kurudu hep işlerin ters bi insan bu kadarmı kısmetsiz olur, kime ne yaptın ne suç işledin derken insan kendi kendine aslında batmış olduğu bataklıkta daha derine batmaktan başka birşeye yaramadığını anlıyor insan. Böyle sadece içinde bulunduğun durumu düşünüp soruna odaklanmak böyle zamanalarda sanki bir içgüdümüşcesine tek davranış biçimi ne yazıkki.
Belki çözümü çok yakında biryerdedir ama başkasında olmadığına eminim...

22 Mayıs 2009 Cuma

Bir tavsiye...

Bir şey yapmak istiyorsan hemen yap; yoksa karar vermek zorunda kalırsın...

21 Mayıs 2009 Perşembe

Umutsuzluk

Ben çocukken ne zaman çok gülsem, birazcık mutlu olsam hemen biri çıkar çok gülmeyin sonra çok ağlarsınız derdi; belki de bu nedenle ne zaman birazcık mutlu olsam yüzüm gülse ardından çok mutsuz olucağıma dair bir şüphe belirir içimde. Belkide bu nedenledir bütün mutsuzluğum, umutsuzluğum...

Birazcık yolunda gitse işler; ardından büyük bir aksaklık sonrasında kalp kırıklığı, darmadağın hayallerim, umutlarım. Hep böyle gitmek zorundamı?

19 Mayıs 2009 Salı

Herşey mümkün

Herşey mümkündür şu hayatta
Kuş olmak, balık olmak mesela

Ya da söz olmak dilinde birilerinin
İyi de olsa, kötüde olsa
Var olmak bir şekilde, yaşamak

Aslında tüm mesele bu değilmi
Var olmak bir yerlerde
Yaşayabilmek
Zamana ve mesafelere rağmen...

Herşey mümkün şu hayatta
Çok sevipte sevilmemek
Unutulmak, umursanmamak
Ve tüm bütün bunlara dayanabilmek
Ama
Bir tek unutmak mümkün değil...

20.05.2009

8 Mayıs 2009 Cuma

Unut Gittiğin Yerde

İçimdeki tüm zehiri akıtabilsem bir kere olsun, yüzüne açık açık söylesem içimden geçenleri; nefretlerimi, sevgilerimi hüzünlerimi, karmakarışık ama bir o kadar keskin hislerimi ve içimde zaman zaman beliren öfkemi; belki rahatlarım o zaman...

Şimdi yine öyle bir zaman; içimde bıçak gibi keskin bir his öfke-umutsuzluk arası ve sana ait aslında hiç olmaması gereken bi kaç duygu...

Biliyorum hiç olmadı içinde bana ait birşey, olmayacakta belkide; sessiz sakin yaşamak sana göre değil çünkü, güçsüz olmak, zayıf olmak sana göre değil...
Dün bugun ve şimdi görmedin, aslında hiç görmedin bazı zamanlar dışında belkide işine gelmedi en iysi boşver, yok sitemim korkma...

Oysa neyin kimin ne olduğu bilinmez şu dünyada hani derler ya hiç birşey göründüğü gibi değildir...

Bitti...

Sen şimdi git hayal kurduğun ve paylaştığın şeyler taşıyanlarla ol.

Unut gittiğin yerde...

22 Nisan 2009 Çarşamba

Vazgeçtim


Vazgeçtim…

Vazgeçtim gözlerinden
Vazgeçtim sözlerinden
Bir ah de yeter
Sessizce, kimsesizce gönderdim dudaklarımı
Öpme, al yeter

Hiç tanımaz tenim ellerini
Bilmez yüreğim bilmez yüreğini

Ah bu koku, bu ten, bu dokunuş
Ah bu delilik sarsar bedenimi
Yok olmak anıdır şimdi

Hiç olmadın galiba sen, belki de bir hayaldi her şey, hiç başlamayan ama biten…

Hiç bir şey olmamış gibi davranmak artık o kadar zor ki; artık dayanamıyorum. Yüzüne her baktığımda ismi her söylendiğinde yada bir yerde okuduğumda hiç bir şey olmamış gibi davranmak zorunda kalmak kelimelerle anlatılabilecek bir şey değil.

Artık mutsuzlukla, umutsuzlukla ifade edilemiyor içimde tüm olan biten, gün içinde sayısız kere olup biten bu garip reaksiyon, bu tuhaf sıkıntı hali karnımın içindeki bu ince sızı… Ama başka bir şeyler daha var açıklayamadığım, tarifi o kadar karışık ki; bazen kısa cümlelerle ifade edebilsem de genelde bir belirsizlik var.

Yani bu kadar belirsizlik içinde bu kadar yorgunlukla daha fazla devam ettirebilmek artık anlamsız ve beklide olmaması gerekiyormuş…

Vazgeçtim senden…

11 Nisan 2009 Cumartesi

Gün

Bildik bir cumartesi gecesi, yine bendeniz sıkkın bunalmış, hayattan bıkmış yani kısaca ağır depresyon hallerinde. Kötü bir gece işte gündüzü gibi...
Zaman denen şeyle zaten hiç aram iyi olmamıştı ama bu aralar iyice kanlı bıçaklı olduk gibi çünkü hiç birşey yapmadan, yapamadan geçip gidiyor, bir önceki güne bakıyorum ve daha öncekine hep aynı şeyler öyle boş boş geçmişler işte değerleri gibi...

Bugünu blog sayfaları arasında gezinerek geçirdim, insanlar o kadar çok şeyden bahsetmişler ki, yani ne biliyim benim aklıma gelmeyecek şeyler pek çoğu. Mesela biri büyü bozma ile ilgili bi blog sayfası yapmış en çokta bu ilgimi çekti, büyüye filan inanırmısınız bilmem ama ben oldum olalı böyle mistik doğa üstü şeylerden tırsmışımdır.

5 Nisan 2009 Pazar

Aşkın taşeron işçisi

Aşk var mı yok mu diye düşünürken; en sonunda olmadığına karar verdim. Bazıları var diyebilirler ama öyle sandıkları şey başka birşeyin hatalı bir yansıması, kırık bir ayna nasıl karşısındakini bozuk gösterir belki farklı birşey gibi, bizim aşk sandığımız şeyde bizim bozuk ruh aynamızda aşk diye görünen şey...

Belki eskiden insanlar daha temizdi daha saftı o nedenle aşk diye tanımladıkları şey şimdiki anlatılan örneklerinden farklıydı. Şimdiki gibi iki bacak arasına inmemişti, para, ev, kat, yat demek değildi ve iki günde geçemiyordu ferhata dağlar deldiriyor mecnuna yollar aştırıyordu. Şimdi o uzun yollar son model arabalarla geçilip ne laylaya gidiyor ne aslıya...

Bazıları sadece aşk diye sandıkları şeyin taşeron işçiliğini yapıyorlar, ömürleri boyunca hiç sahip olamayacakları bir şey için umut besleyip onun boşuna işçiliğini yapıyorlar karın tokluğuna... Ötekileri bilmiyorum ama bu anlamsız da olsa diğerlerinden daha saf göründü gözümde çünkü içinde şu dünyaya ait birşey taşımıyor çünkü bu dünyada karşılıksız birşey yok...



Aslında düşünecek daha mühim şeyler olabilirdi ama nedendir bilinmez hani derler ya insan hep sahip olamadıklarını düşünürmüş belkide o nedenle ben de herşeyden daha çok bunu düşümüş olabilirim...

3 Nisan 2009 Cuma

Kumbara

Hesaplar, planlar, hayaller, umut ve sonrasında koca bir hiç...

Eskiden bir kumbaram vardı içinde hayal biriktirirdim; ama sanırım hata etmişim çünkü kumbaralar hayal için değilmiş...

2 Nisan 2009 Perşembe

Anafranil

Bir iki gün önce kitapların bulunduğu dolabı karıştırırken eski bir dosta rasladım yine, tanıdık bir görüntü işte bildik, eski ... Aslında dost mu düşman mı tam karar verebilmiş değilim hala çünkü daha çok kötü anılarımız oldu beraberken pek çoğu hatırlamak istemediğim. Aslında hatırladığım iyi şeyler de yok değil hayat kurtaracak kadar güzel sayesinde...

Belki dikkatsizlik sorunu için gittim doktorun yazdığı bir ilaçtı ama aynı zamana denk gelen kötü olayların geçiştirilmesinde de iş yaramıştı. Unutmak için birebir diyebilirim pek çok şeyi ve umursamamak için ne varsa... Aslında işe yaramaktan daha çok yan etkisi vardı ama verdiği yalancı mutluluğu özledim belki de. Bu nedenle son kalan bir tanenin yarısını içtim yine...

Son bir iki gündür ruh gibiyim bu nedenle iştahım yok, belkide en iyi yanı bu ilacın ama içimdeki dayanılmaz susuzluk hissi o kadar su içmeme rağmen geçmiyor buna dayanmak oldukça güç. Ve bazen verdiği panik hissinide saymazsak, sürekli meydana getirdiği uyku hali iyi sayılabilir...

Herneyse şimdi tekrar anladımki pek bi işe yaramıyormuş aslında sen istemedikçe hiç birşey düzelmiyor sen değişmedikten sonra kim düzeltebilir hayatı ki...

27 Mart 2009 Cuma

Ya olduğun gibi görün yada gözüme görünme



Eğer gerçek güzelik arıyorsan, o insanın yüzünde değil, yüreğinde olmalı demiş birisi yine şu meşhur facebook aleminde; herkesi filozof etti ya şu site bundan daha faydalı birşey olamazdı herhalde. Ne yaptığını bilmeyen sadece sadece gezen tv izleyen insanımızın bu denli değişmesi beni oldukça mutlu ediyor desem kimi kandırmış olurum ben de bilmiyorum...

Aslında güzel bir söz gibi duruyor ama biraz züğürt teselli havasıda taşımıyor değil belkide ölesine bi söz işte anlamsız, zaten ne pek çok anlamlı şey anlamsız olmaya başladı bunun gibi...

Gerçek güzellik nerdedir bilmiyorum belki yürektedir bunuda göremiyorum, kimbilir yüreği güzeldir birinin ama bunu kimse görmedikten sonra ne kadar bahsedilebilir o gönül güzelliğinden... Gerçekten içinde güzellik barındıranları ayrı tutuyorum ama benim kalbim güzel deyipte bu olmayan güzelliği yüzüne vuran insanların bu sözü kullanmalarını anlayamıyorum.

Sözün sahibini pek fazla tanımıyorum kalbi güzelmidir, zaten onun üzerine yazılmış bir yazıda değildi ölesine işte, yanlış anlamalara mahal vermesin

25 Mart 2009 Çarşamba

Erkeklik zamazingosu

Düşünüyorum da bu insanlar neden bu kadar adi, neden bu kadar kötü; özellikle erkekler... Belki hamurunda var pek çok kişinin bu yani genetik belkide ama nebilim pek öyle babadan oğula geçen bir özellik gibi de durmuyor. Aslında adilik konusunda belli bir seviyenin üstüne çıkabilmiş dişi zatlarda var ama hernedense ben hiç beğenmiyorum şu erkişi denen zatların gidişatını...
Yani bilmiyorum bir erkek gördüğü bir karşı cinsi hakkında malum işi yapmayı düşünmeden duramazmı yani ne bilim en azından herpsine karşı olmamalı durum. Kendini bu yönde pazarlamak istercesine teşhir edenleri ayrı tutuyorum ama bir insanın her dediğinden de kötü mana çıkmaz ki? Sanki gel beni şeyet diyorlar ya bizim beyfendiler bundan başka şey düşünemezler...

Bilmiyorum belki sorun benimle alakalı şu malum krizin bozduğu zihnim bu konudada saçmalıyor olabilir. Tamam herkes tahrik olabilir bende öyle ama ortada tahrik olunacak birşey yokken neden bu abuk sabuk fikirler yanlış anlamalar? Benim aklım buna yetmiyor...

Bu konularda çok fazla konuşmayı sevmiyorum ama konu açıldı işte geçen günden bir olaydan devam edio işte.. Ve ilginçtir ki bu konu bile kişiden kişiye değişiyor, mesela bir erkek ile konuştuğunda hemen oo sende ya sen nasıl adamsın; tabiki istiyorlar diyor, bir bayanla konuştuğunda ise senin için kötü oluyor...
Ben biliyorum ben nasıl adamım, bilende biliyor zaten ve elbette benim içim kötü ama sanırım bu derece değil!

Ama yinede ben bu durumu ve sonrasında oluşan diyaloğları hiç sevmiyorum çünkü zatında iyi şeyler düşündüğün birinin ardından edilen böyle laflar aslında böyle bir özellik taşımasada çamur at izi kalır mantığının işlemesi ile insanın içinde bir yer ediyor, iştahla yenilen yemeğin içinden yabancı bir cisim çıkması gibi ne miğde bırakıyor be iştah... Bir prensesi gözünde bilmemneye çeviriyor...

Ama sanırım bu işin tek açıklaması olabilir adını ben buldum erkeklik zamanzingosu...

18 Mart 2009 Çarşamba

Sil baştan


Geçenlerde bir film izledim adı "sil baştan"; aslında pek yeni bir film değil bir iki sene olmuş çekileli ama ben yeni rasladım yeni izleme fırsatı bulabildim. İlginç bir konusu var; daha çok birilerini unutmak üzerine hani derler ya unutmak için zaman lazımdır diye burda farklı bir yöntem bulunmuş; birini veya birşeyleri unutmakmı istiyorsunuz gidiyorsunuz doktora neyi istiyorsanız beyninizden siliveriyor ertesi gün sildiğiniz kişi kırk yıllık arkadaşınız bile olsa tanımıyorsunuz...

Aslında güzel birşey bu keşke böyle birşey mümkün olabilse çünkü herkesin unutmak istediğin birileri, birşeyler vardır. Acı veren şeyleri kimse hatırlamak istemez çünkü her aklına geldiğinde bir daha üzer.

Acaba böyle birşey mümkün olsa kimleri silmek isterdim diye düşündüm kendi kendime aslında o kadar çok şey varki sonu hayal kırıklığıyla biten bir silebilesem zihnimde belki geçmişteki başarısızlıktan ötürü korktuğumdan bazılarını tekrar denebilirim hiç yapmamış gibi. Yada bazı geceler uyutmayan kabuslardan kurtulurum en azından belki ot, gibi hiç birşey bilmeyen bir insan olurum ama mutlu olurum belkide...

Ama ne kadar acı olsada o geçmişteki unutmak istediğim şeyler onların hepsi anı oluyorlar sonuçta ve anılar olmasa geçmişin ne önemi var yada isimlerin o nedenle belkide hatırlamak daha iyidir ne varsa geçmişte kalan belki de hatırlamamız lazımdır. Bütün hepsi bizim kaderimizdi ve yaşamamız lazımdı belki silinebileseler yeniden başlayacaklar tıpkı filimdeki gibi...

Kıskançlığım



Acaba diyorum kendi kendime ben insanların mutluluklarını kıskanıyormuyum... Bu düşünceye neden kapıldım derseniz bu akşam insanların resimlerine baktım malum siteden hepsi gülüyor mutlular yada öyle gözüküyorlar herneyse... Sonra bir kendi halime baktım bir onlara içimde bir sıkıntı belirdi üzüldümmü bilmiyorum ama garip bir his işte...

Bazen keşke tanığım pek çok kimse hiç mutlu olmasa diyorum kendime, çünkü mutsuzken görüyorlar beni ; aslında ilk defa bu akşam geldi aklıma bu düşünce ölesine bi anda; belki daha önceden gizli gizli vardı içimde çıkmaya fırsat kolluyordu hernedense bu akşam düşünme fırsatı bulabildim. Sanırım kıskanıyorum insanları mutlu görünce kendim mutsuz olduğumdan dolayı herkes ben gibi olsun istiyorum pek güzel bir düşünce değil bu biliyorum ama birde şu var hernedense etrafımda insanları hep mutsuzken buluyorum yani bana geldiklerinde hep mutsuz oluyorlar ama mutlularken beni umursayan yok belkide bu nedenle tüm bu kıskançlığım...

Ama kendime kızıyorum yinede bu saçma düşünceden dolayı çünkü diğer insanların mutluluklarından dolayı üzüntü duymak pek iyi bişey değil gibi geliyor hiç kimse mutsuz olsun diye birşey yapmış değilim elbette ve biliyorumki hiç bir zaman yapmayacağım ama yinede böyle bir düşüncenin aklıma gelmesi ahmaklık alameti galiba yada bu aralar psikolojim pek iyi değil bu işsizlik yaramadı bana galiba...

2 Mart 2009 Pazartesi

ZZzzzzz



Bir ayrılık şarkısı seç son defa çal benim için


Keşke şu hayatta ayrılıklar hiç olmasa, keşke her seveni sevdiği de en azından kendi gibi sevse... Çok ütopik bir istek oldu galiba biliyorum hep olmayacak şeyler istiyoruz hiç bir şey gelmese elimizden dua ediyoruz belkide zaman zaman içinde istekler...

İçinde üzüntünün olmadığı bir hayat olabilirmi diye düşündüm biraz ama öyle olsa mutluluğun değeri hiç anlaşılmazdı herhalde veya sevilmeyince insan sevilmenin sevmenin değerini bilemezdi bu gibi pek çok örnek verilebilir olumsuzluklar üzerine ama görmek pek mümkün değil her olanın arkasındakini...

Nebilim işte pek çok şey oluyor şu hayatta mesela sevgi üzerine; birini seversin o seni sevmez, biri seni sever sen onu sevemessin veya sen onu seversin oda seni sevdiğini söyler ama söyledikleri yalandır ve ne hikmettirki senin sevdiğin ve seni seven biri bir türlü olmaz bu belki hayatın bir cilvesidir yaşanan hiç birşeyi çok sevmemek için ama insanoğlunun içindeki sevgiye açlığı bir türlü bitmez. Ve bu kadar karışıklığı benim kafam almaz bende iflas ederim her ne olursa olsun derim öyle boş boş yarından bişey çıkmayacağını bilsemde...

25 Şubat 2009 Çarşamba

Unutulmak ne acı dertli dertli çal kemancı

Bazılarına şaşıyorum, bi zaman geliyorlar yalnızlıktan şikayet ediyorlar; hiç kimsenin yanlarından olmadığından ve unutulmaktan bahsediyorlar. Ama bir zaman sonra hayatın içine öyle bir dalıyorlarki kendileri sizi bile unutuyorlar...

Yalnızlık böyle birşey olsa gerek paylaşıldığı zaman yok oluyor hatta zihinlerden bile siliniyor. Paylaşılmayan tek şey olduğunu duymuştumda bu yalnızlığın böyle içki gibi ayılınca geçmişi unutturduğunu bilmiyordum. Hoş insanlar zor durumlarında yada moralleri bozuk olduğunda sizi hatırlıyorlarsa sizde bi sorun var demektir hani benim güzin abla gibi olma durumum yok cinsiyetim ve başka sebeplerden ötürü ama bu ilginçlik karşısında sessiz kalamadım. Böyle yapanlar bu satırları belki hiç okumayacaklardır ama kimbilir okuyanlar için bir mesaj niteliği taşır...

Hayat böyle işte eski bir şarkıdaki gibi unutulmak ne acı dertli dertli çal kemancı.
Durumu daha fazla acitaston etmek istemiyorum bu nedenle bu kadarı yeter sanırım bi kaç gündür yazmıyordum bizim garip blogcuk yetim yalnız kalmıştı bu en azından bi kaç gün olsun onu idare eder...

Balık


Büyük balık küçük balığı yer derler; aslında demezler öyledir; hayvalar aleminde böyle bir durum vardır güçsüz olan güçlü olana yem olmak zorundadır. Güçsüzsen hep korunmalısındır, kaçmalısındır veya uyanık olmalısındır işte. Hayvanlar işte bi alemler...

İnsanlar içinde durum pek farklı değil aslında heleki şu zamanda durum onları bile gçeti diyebiliriz hadi hayvanlar aç kalınca filan bu vahşiliği, insanoğlu öylemi zevk için neler yapmıyor bizi ayıran fark bu olmalı biz daha vahşiyiz aslında, siz hiç annesini öldüren bi aslan filan gördünüzmü ben hiç görmedi aslında ben hiç gerçek bi aslanda görmedim nebiliyim belkide hiç gerçek insanda görmemiş olabilirim aynada bile...

Her insan kendine göre biraz güçlüdür yani en azından biraz büyük balıklara yem olamayacak kadar ama bazen durum öyle bir durum alıyorki bazıları senin ne kadar güçlü olduğunu sınamak istiyorlar bu ya seni yem yapmak veya seninle birlikte bi sürü oluşturmak amaçlı olabiliyor sonuçta sürüye zayıf birini almak pek mantıklı değil...

Bazen bende başka balıklar ile karşılaşıyorum hayatta bazıları yem yapmak istiyorlar bazıları ise oluşturacakları sürüye üye arıyorlar... Benise ilgiç bir yöntemim var başka balıklara kendimi o kadar aciz güçsüz gösteriyorumki beni yem sansınlar yada yemeye layık görmesinler diye bu belki biraz alçakça bir durum ama genelde işe yaramıştır kendini zayıf gösterirsin karşındaki sana taarruza davranır ve çok önemsemez seni sen sadece basit bir avsındır işi iyice ilerletir yanına sokululur olabilidiğince öldürücü hamleyi yapacaktır ama bir bakarki sen o kadarda güçsüz değilsindir sana dişini gçieremez ve sen taarruza geçersin ve bu durumda avcı av durumuna düşer, ava giderken avlanma misali...

Veya karşındaki seni önemsemez senin hiç bir işe yaramadığını düşünerek, bırak onlar öyle düşünsün sen kendinin ne olduğunu biliyorsan kimin ne düşündüğü önemli değildir. Sen sadece kendini ezdir me bilinmelidirki şu hayatta öyle yada böyle sıra gelir...

Benim aradığım ise seni balık olarak görmeyen biri yada en azından yemek istemiyen insanlar, her insan belli zamanlarda zayıf olabilir güçsüz olabilir, zayıf olmak derken kişilik yönündeki zayıflıktan bahsetmiyorum elbet hayata karşı verilen mücadeledeki kaderle alakalı olan zayıflıktan bahsediyorum. Sonuçta herkes bi an bile olsa zayıf düşebilir o an için sürekli arkanı kollamak pekde iyi birşey olmasa gerek bu bakımdan yol arkadaşı seçerken dikkatli olmak gerktiği düşüncesindeyim.

Bu nedenle herkese sayıf yönlerini değilde güçlü olan taraflarını görebilen sevebilen dostlar, sevgililer diliyorum...

20 Şubat 2009 Cuma

Aşk Herşeyi Affedermi?





Çok üzgünüm istemeden
Seni dün gece aldattım
Kim oldığu mühim değil
Sana bağlanmaktan kaçtım

Çok üzgünüm istemeden
Bir bakışa aldandım
İnan bana bütün sabah
Pişmanlıktan ağladım

Aşk herşeyi affeder mi
Dersin zamanla geçer mi
Güzel günlerin hatrına
Aşk herşeyi affeder mi

Oldukça eski bir şarkı; bir kaç gün önce radyoda karşılaştım ama bu sefer farklı birileri söylüyordu birileri diuyorum çünkü bir grup söylüyor olmalı yani en azından farklı farklı sesler içierdiğinde parça ben öyle düşündüm her neyse konumuz kimin veya kimlerin söylediği değil biz şimdi asıl konumuza dönelim. Şarkı ile aklıma bir düşünce takıldı acaba gerçekten aşk herşeyi affedermi?

Sonra öyle düşüncelere daldım gittim kendimi aldatılan insan yerine koydum; şarkının sözlerine baktım biri diyorki çok üzgünüm istemeden seni dün gece aldattım birden kendimi oha derken buldum bulunduğum o anda ternde yolculuk yaptığımdan biraz tuhaf kaçtı bu durum ama biraz zorda olsa durumu toparlamam uzun sürmedi sadece insanların yüzlerindeki şaşkın ifadeyi değiştirmeyi başaramdım. Herneyse oha demiştim en son evet oha yani sen git bi şeyine yani nefsine sahip olama git elin herifi ile yat sonra çok üzgünüm istemeden oldu diye ağla o ne ala memleket, yani aşk filan tamam güzel olay ama şimdi durup dururken o boynuzları takmanında alemi yok. Dedim ben kimsenin yerine filan koymayım kendimi şimdi boynuz filan derken olay farklı boyutlara uzanmasın...

Yani aşkın prensibine aykırı bi olay varken böyle aldatmak gibi affetmekten baksetmek kadar absürd bişey olamaz. Biz sanırım amerikan filimlerini izleye izleye artık aşkın anlamınıda yitirmeye başladık en sonunda aşkıda bozduk ya artık nediyim. Zaten anlamadım gitti en romantik filimde bile cinsel temalar olmasa olmayacak sanki tamam cinsellik hayatın gerçeği ama şimdi tutupte her gerçeği filimlere sokarsanız ortaya filim yerine başka şeyler çıkar zaten insanlar neden kendi hayatlarında olan şeyleri filim diye izlerler onuda anlamış değilim bence filim dediğin benim sahip olamadığım şeyleri yani hayallerimi veya hiç dşünemediğim şeyleri içermeli yoksa ben zaten hergün yaşıyorum onları benim hayatım filim olmuş gitmiş...

Konuyu çok fazla dağıttığımın farkındayım toparlamak epey zor olacak, aşkın kutsallığımda filan bahsedecek değilim, aşkın herşeyi affedeceğinden bahsediliyorsa zateb aşk ölmüştür haydi cenaze namazına er kişi niyetine...

19 Şubat 2009 Perşembe

Şizofren



Şizofren

Hayal etmek, güzel şeyleri, geleceği, seni...

Bazen öyle hayallere dalıyorum ki gerçekleşmesi mümkün olmayan; içime binlerce umut salan bu dünyaya ait ama benim dünyamda olamayacak kadar büyük... İçinde koskoca bir hayal kırıklığının tohumunu taşıyan ve beni her seferinde aptalca durumlara düşüren...

Hayal kurmak güzeldir elbet ama içinde küçücük bir ihtimal bile bulunmayan bir hayali yaşamaya çalışmak ne kadar boşuna bir iş ne kadar beyhude. Boşuna olsa yine iyi çünkü peşinde getirdiği duygular boş verilecek derecede hisler bırakmıyor insanın içinde. Şizofrence yaşanan bu hayal dünyasında ömür devam ettirmek artık o kadar zor geliyor ki içinde düştüğüm bu durum bazen nefes alacak hal bile bırakmıyor.

14 Şubat 2009 Cumartesi

Sevgililer günü






Bugün sevgililer günü, her zamanki gibi bir gün işte; soğuk bir şubat günü, ayın ortası o kadar... Bugünü adına alalede, boş, anlamsız ve şimdi aklımda gelmeyen bir kaç daha kelimeden başka birşey yok. Ve birde yalnızlık var onu unutmamak lazım, aslında onu hiç unutmadımki.. Aslında şubatın ondördü hiç bir zaman bir değer taşımadı ki bu kez değeri olsun ve öyle sanıyorumki bundan sonraki ondört şubatlarında şimdikinden bir farkı olmayacak...
Sevgililer gününü kutlayamıyorum; çünkü biz hiç sevgili olamadık, şu kısa hayatta sadece bir kaç kez kesişti yollarımız o kadar. Sen benim bütün hayatım oldun bense sadece bir kaç dakikan... Oysa o kadar çok hayalim vardı ki; şu hayatta senle yapılabilecek güzel olan ne varsa...
Oysa bu hayat hayalle geçmiyormuş bunu senden öğrendim; birde hazır olmayan bende bi bu varmış başka bir şey yokmuş bunu da zamandan öğrendim...

Yinede sevgililer günün kutlu olsun ve dilerimki her kimi seviyorsan onunla mutlu olursun...

11 Şubat 2009 Çarşamba

Bir pc msn ye neden girmez?

Bizim emektar pc geçenlerde yine ayvayı yedi, benim haşin kullanımıma dayanamayarak ihtihar etti desem daha doğru olacak... Aslında öyle abuk sabulk sitelerede girmem ama ayda bi kere bi abdest aldırmak gerekiyor bizim ihtiyara. İhtiyar dedim kendine şimdi yine alıncak belkide yarın açılmayacak ama gerçekleri saklamamın gereği yok hem ne öle bi götü boklu pc ye yalakalıkmı edeceğim. Gerçi çok işimizi gördü muzik dinledik, film izledik filan çöpçatanlık bile etti bize o kadarda hakkını yememek lazım...
Pc ayvayı yedi demiştim, bu durumda yapılcak tek bi şey kalıyor tekrar windows kurmak, tamam kuralım o problem diil iyi güzel kurduk ama bizim pc bilmem ne sitesine giriyor, muzik çalıyor film gösteriyor ama msn ye girmiyor, internet bağlı, msn messenger kurulu, kullanıcı adı doğru şifre doğru, live bağlantısıda var iyide bizim pc neden girmez msn ye verir hata deli olmak elde diil. Ve derken gözüm bişeye takıldı bizim pcnin tarihi yanlışmış tarih 2 sene 1 ay 2 gün geri kaymış, tarihi düzeltince msn ye girmeye başladı o an işte bir ışık yandı beynimde kaç watt olduğunu okuyamadım üzügünüm dedim bunu yazayım bizim blogcuka belki birileri okurda lazım olur...

Neyse size bu tarih olayı ile ilgili bi şey daha diyiyim eğerki pc nizin tarihini 01.01.2005 yaparsanız deepfreeze deaktif oluyor... Eğerki kurarda kaldırmassanız lazım olur...

İnternet

Son bir kaç aydır devam eden işsizlik sürecimde zaman geçirmek için boş zamanlarda bir arkadaşın internet kafesine gidiyorum, birazda yardımcı olmak için. Boş zaman dedim de aslında şu durumda zamanımın çoğu boş... Cümle içindeki boş zaman deyiminin gereksiz olduğunu şimdi düşünsemde kaldırmayı istemedim,.
Arkadaşın işe gittiği vakitlerde ben duruyorum kafede, çocuklara ödev filan yapıyoruz işte bu arada okula biteli ne kadar zaman geçmiş, çocukların ödevlerine bakıyorumda herbiri birbirinden ilginç, yapılmasıda bi hayli güç, bazen zorlanıyorum, google yardımıma koşuyor iyiki varsın google ve wikipedi...
Bazen ilginç olaylar gelmiyor diil başıma mesela geçenlerde bir gün adamın biri geldi, aceleyle bir girişi vardı kapıdan bişeyler mırıldana mırıldana; yanıma yanaştı; hülya bilmemne buraya geliyormu diye sordu. Bi an şaşırdım irkilerek ben gelenlere ismini sormuyorum dedim sonra bana bahsettiği bayanı tarif etti, yok bilmiyorum neyse dedim kardeşim kim bu hülya ? Adam demezmi eşim diye? Dedim hapı yuttuk bu adamın karısı evden kaçtı karısının aşığını filan arıyor, yok yani adamıda tanımam karısını da ama hergün gazetelerde öyle haberler görüyoruzki ister istemez insan tırsıyor... Sonra adam öyle bişiey demeden gitti bense arkasından öyle bakakaldım ne tuhafi diilmi adamın biri internet kafede karısını arıyor?

8 Şubat 2009 Pazar

İnsanlar üzerine

Bilmiyorum neden; bazıları hep giderler en güvenilmeyecek insanlara güvenirler ama; tuhaftır ki güvenilcek insanlara da güvenmezler... Belki de güvenilirlere güvenilmemelidir ben yanlış biliyorumdur, yanlışi öğrenmişimdir yanlış düşünmüşümdür... Zaten son zamanlarda pek çok şeyi sorgulamaya başladım şu hayatta ne varsa sorgulanabilecek... Bildiğim birçok doğrunun aslında doğru olmadığını, benim öyle düşündüğümü, yanlışlar üzerine kurduğumu anladım hayatı...
En basitinden aşk, sevgi ve bunun gibi şeylerin aslında olmadığını, kendi içimde yaşadığım hayat içinde, kendime göre kurduğum şeyler olduklarını bunun dışında olmadıkları gerçeği var önümde. Sorun içimdekileri dışarı çıkarmamakta değil elbet sorun dışarda olan hayatın istediklerinde, hayat, insanlar aşk, sevgi veya herneyse onu istemiyorsa, ne düşündüklerinin doğru yanı kalıyor nede yaptıklarının...
Doğruluk, dürüslük denen şeylerinde aslında doğru olmadığını anlamamda uzun sürmedi, develi dikenli cümleler kurmak istemiyorum burda ama ne yazıkki öyle... Ben söylemesemde bu hep böyleydi ve korkarımki böyle kalacak...

Eskiden hep düşünürdüm; doğrular doğru olmaktan çıktığı zaman ve doğrular doğru olmaktan vazgeçtikleri zaman ne olur diye; ama ben boşuna düşünüyormuşum zaten hepsi olmuşlar... Bende mi öyle olmalıyım bilmiyorum ama bazen istesemde olamıyorum sanırım sorun bende doktoramı gitsem ne...

5 Şubat 2009 Perşembe

Çivisi çıkmış dünya



Bir söz vardır dünyanın çivisi çıkmış diye bunu bugün bir kez daha anladım...
Bunu başıma gelen bir olay neticesinde filan değil günlük gazetelerden, aile içi cinayetlerden tacizlerden ve bilimum kötü olabilecek ne haber varsa onlar vasıtasıyla tekrar hatırladım. Hep uzakta gibi gelsede bize bu tür şeyler aslında çok uzakta diil hemen yanıbaşımızda belkide kimilerimizin hayatındalar. Ama kötü dedik ya bizde kötü şeyler saklanır, istenmez yada artık o kadar çok umursamaz olduk ki bundan ötürü bu habersizlik...

Bu aralar o kadar kötü ki dünya; krizle gelen işsizlik, parasızlık ve bereberinde tükenen umutlar.. Artık karamsar olmamalıyım diyorum kendime ama bunun aksini yapabilmek için gerekli ortam ne yazıkki hiç olmuyor evet her insan umudunu içinde taşır ama zaten sorun bunu ortaya çıkarabilmekte. Umut dediğin şey şu aralar o kadar zor bulunuyorki ipin ucu bir gelse hiç bırakmayacağım da aslında şimdiye kadarki tüm iplerin ucu vardı sonu olmayınca ipin ucuda bi işe yaramıyormuş böyle bir durumda olunca insanın hayatında o aradığın umudu hiç bulamıyorsun işte...

Durumu çok fazlada acitasyona çevirmek istemiyorum aslında, her ne olursa olsun her insan güçlüdür sorun sadece bu gücü kullanabilmekte kimbilir o da ortama bağlıdır veya bir mucizeye bakar hepsi...

4 Şubat 2009 Çarşamba

Yazmak üstüne...

Bu aralar herkes yazmak veya yazmamak üstüne bişeyler karalıyor; yazdıkça yaşadığından bahsedenlerden tut, yazmayınca nefes alamadıklarını söyleyenlere kadar. Bunun gibi birçok bahane var ama hepsinin vermek istediği mesaj aynı. Kimisi ise yazmıyacakmış ama dayanamamış ondan yazmış felan fişmekan...
Bende yazmayacağım dedim geçen bir gün, kafam attı işte birine birilerine, dedim yazmıyacağım... Aslında herşey çok güzeldi, nefes filan da alıyordum gayet güzel ama gelgelim içimdeki şu lanet olası obsesif kompülsif denen melet beni yine yazmaya çağırdı, duramadım işte... Neden yazdığımı anlayabiliyorum artık; benim için yazmak bir takıntı...
Ocakta yemek unutmuş gibi bir his duyar ya insan yada evden çıkarken kapıyı kilitleyip kitlemediğinden emin olmassında defalarca geri dönüp kapıyı kontrol edersin işte öyle birşey işte, sanırım biraz paranoyakça bir durum bu zaten tıp dünyasıda hastalık olarak nitelendiriyor...
neyse çok uzatmaya gerek yok saçma bir konuydu yazmayı unuttummu ne?

6 Ocak 2009 Salı

Karanfil

Ah benim örselenmiş incinmiş karanfilim
Bir sessiz çığlık gibi kırmızı masum narin
Bu ürkek bu al duruş söyle neden bu vazgeçiş
Ne oldu ümitlerine bu ne keder bu ne iç çekiş

Sen ki özgürlük kadar güzelsin, sevgi kadar özgür
O güzel başını uzat göklere, gül güneşlere gül

Kırılma, küsme sen yine bir şiir yaz
Çok değil inan az kaldı az
Bu kadar erken susma biraz bekle
Ağlama, ağlama gül biraz

Ah benim örselenmiş incinmiş karanfilim
Bir sessiz çığlık gibi kırmızı masum narin
Sen ki özgürlük kadar güzelsin, sevgi kadar özgür
O güzel başını uzat göklere, gül güneşlere gül

Kırılma, küsme sen yine bir şiir yaz
Çok değil inan az kaldı az
Bu kadar erken susma biraz bekle
Ağlama, ağlama gül biraz

Mustafa Ceceli